Kokoreç Yunanistan ile bir türlü paylaşamadığımız bir lezzettir. Sözcüğün köken Yunanca ve Arnavutça kelimelerden oluşup ‘’mısır koçanı’’anlamına gelir. Kokoreci Orta Asya’daki Türk boylarının keşfettiği, yapılan arkeolojik çalışmalarla ispatlanmıştır. Orhon kitabelerinde dünyanın ilk seyyar kokoreççileri olan ‘’baba ve oğul’’olduğu yazılmaktadır. Kokoreç hakkında, Çince de ve Türkçe kitabeler vardır. Zamanın tüm şöhretleri, büyük komutanlar ı ve filozoflar ı bu lezzetin tadına bakmak için ipek yolunu aşındırmıştır. Büyük İskender ‘in methini duyduğu bu lezzeti tatmak için seferini uzatıp, ta Orta Asya’ya kadar geldiği rivayet edilir. Bu lezzet kavimlerin göçüyle beraber Anadolu’ya taşınmış ve Osmanlı padişahlarının baş tacı olmuştur. İstanbul’un fethinde kapılardan ilk önce kokoreççilerin geçtiği yazılır. Yavuz Sultan Selim’in kokoreççi başı olmadan sefere çıkmadığı, IV. Murat’ın tebdili kıyafetle halkın arasına karışarak seyyar kokoreççiden gizli gizli kokoreç yediği bilinir.